9 Mart 2014 Pazar

HATTİ DİLİ HAKKINDA

HATTİ

Anadolu'nun adı bilinen en eski halkı Hattilerdir.
"Yapılan araştırmalar ile Hatticenin Sümerce, Hurice, Urartuca ve Türkçe gibi aglutinant (eklemeli-takılı) bir dil olduğu anlaşılmıştır. Bazı araştırmacılar Hatticenin Kafkas dillerine yakınlığı üzerinde durmaktadırlar"( Alp,syf:3).
NOT; HİTİTÇE İSE TAM TERSİNE FLEKTİF BİR DİLDİR, TAKI ALMAZ.

HATTİ UYGARLlĞl (M.Ö. 2500 - 2000) Hitit metinlerinde kalıntılarına rastladığımız Hatti dili kendine öz bir yapıya sahip olup kendisi ile çağdaş olan dillerden hiç biriyle benzerlik göstermez.
Hattiler Mezopotamya etkileri taşımakla birlikte sanat ve genellikle maddi kültür yönünden güçlü bir özgünlük gösterirler.
Din töre mitoloji ve sanat bakımından büyük bir varlık sergileyen Hattilerin etkileri Anadolu'da iki bin yıla yakın bir süre boyunca yaşamıştır.
Nitekim Anadolu M.Ö. 2500 - 700 tarihleri arasında bütün komşuları tarafından hep Hatti ülkesi adı ile anılmıştır.
Yine bu nedenle Indo-Avrupa kökenli Hititler de bütün tarihleri boyunca yazılı kaynaklarında Anadolu'yu Hatti Ülkesi olarak anmışlardır.
Eski Testament'deki Cheta (Kheta) ile de Anadolu'da oturan halkın kastedildiği sonradan bu yüzyılın basında Boğazköy tabletlerinin keşfinden ve okunmasından sonra anlaşıldı.


Hatti ülkesi küçük beyliklerden oluşmakta idi.
Aynı zamanda en yüksek rahip sıfatını da taşıyan bu kralcıklar çok özgün sanat eserlerinin meydana gelmesini sağlamışlardır.
Alacahöyük Horoztepe ve Mahmatlar gibi Kızılırmak kavsi içindeki bölgelerde bulunmuş olan bu eserler hayvan şeklindeki tanrıları; boğalar fırtına tanrısını; geyikler onun karısı olan tanrı kadın Vuruşemu'yu; kral standartları ise evreni (Universium'u) tasvir etmektedirler.

Çoğunlukla bir çift öküz boynuzu üstünde duran bu evren sembolü Türkiye'de hâlâ yaşayan bir masalın 'Dünya bir öküzün boynuzları üzerinde durur ve öküz başını salladığında deprem olur' biçimindeki inancın kaynağı olmak gerektir.

HATTİ - HİTİT BEYLİKLER DÖNEMİ (M.Ö 2000 - 1750)M.Ö. üçüncü binin sonlarında Kuzey Avrupa'dan sıcak ülkelere doğru olagelen Indoavrupalı kavimlerin büyük göçü sırasında aynı kökten olan Hititler Kafkasya üzerinden Anadolu'ya geldiler.
Ancak Hitit kabilelerinin bu göçü istiladan çok sızma yolu ile gelişti.
O dönemlerde Hatti beyliklerinin egemenliğinde olan Anadolu'da M.Ö. 2. binin ilk çeyreğinde Indoavrupalı kökenli beyliklerin de birdenbire yer aldığını görüyoruz.
Giderek Hitit beylikleri çoğalmış ve böylece 1750 sıralarında Anadolu dışardan gelen Hititlerin eline geçerek Hitit Devleti kurulmuştur.


Orta Anadolu'daki Hatti Beylileri bir protohistorik (ön tarih) uygarlığıdır.

Hattiler Anadolu'nun yerli halkıdır. Tahminen 3. binin ortalarından beri küçük krallıklar, beylikler halinde yani kent-devleti olarak idare ediliyorlardı. Anadolu'nun orta bölgelerinde ve güney doğusunda yerleşmişlerdi. Prof. Emin Bilgiç, güneydoğu Anadolu';da Hattice yer adları saptamıştır.
2000 tarihlerinden itibaren teker teker Hititlerin eline geçtiler. Ancak yinede nüfusun çoğunluğunu oluşturuyorlardı.
Anadolu Yarımadasının bilinen en eski adı "Hatti Ülkesi" dir. 1700 yıl boyunca bu isimle anıldı Anadolu. İlk olarak Mezopotamya kaynaklarında, Akkad Sülalesi Döneminde (2350-2150) bu adlandırmaya rastlıyoruz. VII.yy. Asur kaynaklarına dek bu adlandırma kullanılmıştır. Bu isim öylesine yerleşmişti ki, 2000 lerde gelmeye başlayan Hititler bile yeni yurtlarından "Hatti Ülkesi" diye söz etmişlerdir.

Hattilere, Proto-Hitit demek yanlıştır. Hititler, Hattilerin devamı değildir. Bunlar dilleri ve ırkları tamamıyla ayrı iki halktır.

Hatti dili hakkında bilgilerimiz çok azdır. "Gökten düşen Ay tanrısı" konulu tablet (mitolojik bir öyküyü anlatır), Hattice ve Hititçe iki dillidir.
Hattiler, tanrı ve tanrı isimleri, coğrafi yer adları, mitolojileri ile Hititleri etkilemişlerdir.

Hattilerin okur yazar olduklarına dair belge ele geçmemiştir. Kendilerine özgü bir yazı şekilleri de bulunamamıştır. Hatti beyliklerinin Kaniş'te olduğu gibi Asurca bilen katibler kullanmışlardır.

Hattiler insan şekilli, hepsinin adı olan erkek ve kadın tanrılara taparlardı. Yani hayvana tapınma evresini geçmiş bir uygarlığa sahiptiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder